Çocukluğumun büyük bir kısmı Eski Mithatpaşa’da geçti. O sokaklarda koşuşturan çocukların sesleri, huzur dolu evlerin sıcaklığı hâlâ hafızamda. Ah, eski Mithatpaşa İlkokulu… Sıcacık arkadaşlıklar, meyve kokulu silgiler, rengarenk tebeşirler… Her gün okul çıkış saatini heyecanla beklerdik. Daha yolda iken çıkarırdık beyaz yakalı mavi önlüklerimizi, annelerimiz ekmek arası salçayı balkon sepeti ile aşağı sallar, biz de geceye kadar futbol oynar, dokuz taş devirirdik.
Bakkal Ahmet amcadan leblebi tozu almak, 10 kuruşa koleksiyonluk misketler almak, oyuncak arabalarla sokakları keşfetmek… Bunlar çocukluğumuzun vazgeçilmezleri arasındaydı. Annelerimiz, çiçek dizili camlardan seslenir, akşam ezanı okunmadan eve gelmemizi isterdi. Evde bir cihaz bozulsa, hemen biz alırdık hurdacılara satmak için. Yazın ağaçlardan meyve toplar, kışın kardan adam yapardık.
Sokaklarımızın ritüeli de güzeldi: Kömür ve odunlar kapılar önünde yıkılır, poşetlenir, bodrum kattaki kömürlüklerine taşınırdı. Evlerde sobalar yanar, üzerlerinde güğümler kaynar, yemekler pişerdi. Tüplü televizyonda cumartesi günleri yarışmalar izler, mutfaktaki radyoda sabah programlarını dinlerdik. Gazete kuponunu kapabilmek için sabah erken kalkmak ayrı bir telaş olurdu.
Komşuluk ilişkileri ise tarifsizdi. Her gün pişen yemekten bir tas mutlaka paylaşılırdı. Mahalle düğünleri ise bir başka güzellikti: Konu komşu el ele verir, binalar şenlik bahçesine dönerdi. Boydan boya sarı armut lambalar ışıldar, sofra içinde kuruyemişler dağıtılır, çocukları eğlendirmek için seyyar oyuncakçılar gelir, mahalle cıvıl cıvıl bir bayram havasına bürünürdü.
Eski Mithatpaşa, sadece bir semt değil; çocukluğumuzun, komşulukların ve saf mutlulukların yaşandığı bir zaman kapsülüydü. Bugün ne sokaklar, ne oyunlar, ne de komşuluk ilişkileri aynı. Ama o sıcak anılar, her daim içimizde saklı.






