Eski Tarım ve Köy İşleri Bakanı, Prof. Dr. Sayın Sami Güçlü Bey’in öncülüğünde, “Anadolu Mektepleri”, adıyla bir okuma kervanı oluşturuldu. Bu kervanın bir programına katılma şansım oldu. Sosyal Bilimler Lisesi’nde okuyan öğrencilere, Mustafa Kutlu Beyin hikâyelerini okuma ödevi olarak verilmiş ve çocuklarımız okuduklarından anladıklarını anlatan konuşmalar yaptılar. Son değerlendirme konuşmasında sözü bana bıraktılar:. Ben de içimde derin bir ukde olan cehaletimizin fotoğrafını ortaya koymak istedim:
Cehaletimiz şuydu, okumaya ilgimiz yok. Ben, köy odamızda okunan ‘Siyret’ geleneğinden gelen bir insandım. Çocukluğumda ve gençliğimde bizim odamızda insanlar toplanır ve özellikle kış geceleri ‘Siyret’ tabir edilen eski Türk-İslam geleneği içerisinde yer alan tarihi olaylar okunurdu Bunu, Erciyes Üniversitesi’nin düzenlediği bir sempozyumda tebliği olarak da sundum. O dönemin insanlarındaki irfana hayrandım. Onlar, her kış tekrar ediliyor olsa da, oradan aldıkları ilmi ve İslami disiplini bir hayat arması haline getirmişlerdi.
Ülkemiz, okuma oranı bakımından 180 ülke içerisinde 140. Sırada yer alıyor. Satılan kitaplar üzerinden yapılan değerlendirmede; % 65’ini aşkı konu edinen kitaplar, % 24’ünü siyasi konulu kitaplar, % 13’ünü ise düşünce eserleri oluşturuyor.
Uluslararası Yayıncılar Birliği, verilerine göre, Türk insanının ihtiyaç listesinde kitap, 235. sırada yer alıyor. Kitap okumaya ayırdığımız süre ise günde 1 (Evet maalesef 1) dakikadır. Bu toplum 6 saatini televizyona, 3 saatini ise internete ayırarak gününü tamamlıyor. Daha da felaketi, Batı ülkelerinde ortalama bir insana yılda 25 dolayında kitap tüketimi düşerken, bu rakam, Türkiye’de 6 insana bir kitap olarak ortaya çıkıyor.
Anadolu Mektebi, Anadolu’yu gerçekten okula dönüştürecek mi? İhtimali bu rakamlar dillendiriyor. Üç yıl önce Kutlu anlatılmıştı, baktım bu kervanda yine adı var. Hâlbuki çok sayıda nitelikli hikayecilerimiz de bulunuyordu. Daha önce bu kervanın Kayseri ayağında değerlendirme konuşmasını benim yapmam için Prof. Dr. M. Şevki Ayın Bey tarafından bir teklif yapılmıştı. Sonra, bundan vazgeçildi. Gayretinden ve iyi niyetinden şüphe etmediğim Gençlerimizi okumaya yönlendirmek için çırpınan Sayın Sami Güçlü Bey, beni aradı bu görevi, sebebi nedir bilemiyorum; bir başkasına devrettiklerini söyledi. Programdaki konuşmaları izledim, hiç kimse şu yukarıda verdiğim felaketli tablomuza dokunmadı. Çünkü bu tablo kültürel çöküşün iç sızlatan görünümüdür. Sadece kitap okuyan birkaç genci ödüllendirmekle bu iş bir yere varabilir mi? Ben bilemiyorum. Anadolu’yu gerçekten mektep yapabileceksek, evvela yarayı teşhis etmemiz gerekiyor. Bunu yapmadan özendirme niteliği bile olmayan protokol konuşmalarıyla Türkiye cehalet kaosundan kurtulur mu bilemiyorum?