Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu partisinin Haftalık Basın Toplantısı'nda gündemdeki konuları değerlendirdi. Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin de konuşan Karamollaoğlu "20 yıllık AK Parti iktidarının enkazını da kaldıracak, son 5-6 yıldır Cumhur İttifakının sebep olduğu nezaketsizliğe, hoşgörüsüzlüğe ve kutuplaşmaya hep birlikte bir son vereceğiz." dedi.
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu partisinin genel merkezinde düzenlenen basın toplantısında açıklamalarda bulundu.
Karamollaoğlu'nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
"Bugün 29 Haziran Çarşamba... Yılın ilk yarısını geride bırakıyoruruz.Fakat ne yazık ki, son 6 ayda problemlerimizin daha da derinleştiğini, insanımızın karşı karşıya kaldığı sıkıntıların çok daha arttığını görüyoruz.Maalesef, bugün 6 ay öncesine göre çok daha yoksul, çok daha borçlu ve çok daha mutsuz bir ülkeyiz.
Trabzon'da yapılan birtakım yanlış yol projelerine de şahit olduk. İki kilometrelik bir askı üzerinde giden bir yol inşaatı devam ediyor. Bunu hangi mantıkla yaptıklarını anlamak mümkün değil! Çünkü 6-7 sene önce şehir içinde yaptıkları bir üst geçidi, yolu bugün tekrar yıkıyorlar. Bir taraftan yapacaksın, bir taraftan yıkacaksın! Bunların akılları başlarına ancak 6-7 sene sonra akıllarına geliyor. Zamanında uyarılmış, yapmayın bunu denilmiş; "hayır, biz biliriz" demişler.Şimdi; "anladık, yıkmamız gerekir." diyorlar, 6-7 yıl sonra! Bu mantıkla bir şehrin, bir ülkenin problemlerini tespit etmek ve çözmek kesinlikle mümkün değil! Tüm Türkiye'de olduğu gibi Trabzon'umuzda da değişime olan talebi, Milli Görüş politikalarına olan ihtiyacı çok net bir şekilde ve bir kez daha gördük.İnşallah seçimlerde milletimizin teveccühüyle iktidara geldiğimizde; hem Trabzon özelinde hem de Türkiye genelinde atacağımız adımlarla çok kısa sürede bu problemleri gidereceğimize, bu ihtiyaç ve talepleri karşılayacağımıza canıgönülden inanıyorum.Problemler ne kadar ağır olursa olsun; yaklaşım doğru ve samimiyse, değerlendirmeler aklıselimle yapılırsa, önyargılar olmazsa, geçmiş hatalar tekrar edilmezse; problemlerin hızlıca çözülebileceğine, hatta tahminlerden de daha kısa zamanda çözülebileceğine inanıyorum.Trabzon'umuz; çay ve fındık bahçeleri başta olmak üzere tarımıyla, sanayisiyle, eşsiz güzellikte olan yaylalarındaki turizm potansiyeliyle, limanıyla ve stratejik konumuyla ve en önemlisi insan kaynağıyla büyük imkan ve potansiyele sahip... Hiç kimsenin şüphesi olmasın! Bu imkan ve potansiyel doğru ve verimli kullanıldığı takdirde Trabzon, Türkiye'deki değişimin öncü ve örnek şehirlerinden biri olacaktır.Bu düşüncelerle; dolu dolu geçen Trabzon programlarımız için İl Başkanımız başta olmak üzere tüm teşkilat mensuplarımıza ve misafirperverlikleri için de tüm Trabzon halkına bir kez daha teşekkür ediyorum.
-İşçiye, memura, emekliye tarihi zamlar var.
-Denk Bütçe var.
-Bütçe açığını, faiz giderlerini, vergileri, enflasyonu düşürmek var.
-Toplumun tüm kesimlerinin alım gücünü yükseltmek var.Terazinin diğer kefesinde, yani sizin 236 aylık iktidar döneminizde;-Tarihi enflasyon ve işsizlik rakamları var.
-Hem devletin hem özel sektörün hem de vatandaşların hiç olmadığı kadar artan borç yükü var.
-Her geçen gün düşen alım gücü var.
-Yoksulluk var, yolsuzluk var, rant, torpil, iltimas ve adam kayırma var...Kıyas ortadadır, hangi kefenin ağır bastığı tartışmaya bile açık değildir. Bir kez daha görülüyor ki, amaçlarını yitiren siyasi hareketler çıkar şebekelerine dönüşüyor. Tüm ilişkiler laçkalaşıyor, kurumlar yozlaşıyor, yolsuzluk kurumsallaşıyor; çürüme derinleşiyor ve kaçınılmaz hale geliyor.
Karamollaoğlu'nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
"Bugün 29 Haziran Çarşamba... Yılın ilk yarısını geride bırakıyoruruz.Fakat ne yazık ki, son 6 ayda problemlerimizin daha da derinleştiğini, insanımızın karşı karşıya kaldığı sıkıntıların çok daha arttığını görüyoruz.Maalesef, bugün 6 ay öncesine göre çok daha yoksul, çok daha borçlu ve çok daha mutsuz bir ülkeyiz.
TRABZON ZİYARETİ
Muhterem arkadaşlarım; bu durumu her gittiğimiz şehirde, her karşılaştığımız insanımızda çok açıkça görüyoruz.Çeşitli vesilelerle ve her fırsatta bir başka şehrimize gidiyor, ilçelerimizi ziyaret ediyoruz. Bildiğiniz gibi geçen hafta sonunu da iki gün boyunca Trabzon'da geçirdik. Basın mensuplarımız, STK temsilcilerimiz ve iş insanlarımızla bir araya geldik...Arsin Organize Sanayi Bölgesini, Sürmene Tersanelerini, Ortahisar ve Of ilçelerimizi, esnafımızı ziyaret edip, vatandaşlarımızla buluştuk. Genişletilmiş İl Divan Toplantımızı heyecan ve coşkuyla gerçekleştirdik. Esnafımızın, iş insanlarımızın, işçilerimizin ve vatandaşlarımızın problemlerini bizzat kendilerinden dinledik, talep ve beklentilerini tek tek not aldık...Trabzon'da yapılan birtakım yanlış yol projelerine de şahit olduk. İki kilometrelik bir askı üzerinde giden bir yol inşaatı devam ediyor. Bunu hangi mantıkla yaptıklarını anlamak mümkün değil! Çünkü 6-7 sene önce şehir içinde yaptıkları bir üst geçidi, yolu bugün tekrar yıkıyorlar. Bir taraftan yapacaksın, bir taraftan yıkacaksın! Bunların akılları başlarına ancak 6-7 sene sonra akıllarına geliyor. Zamanında uyarılmış, yapmayın bunu denilmiş; "hayır, biz biliriz" demişler.Şimdi; "anladık, yıkmamız gerekir." diyorlar, 6-7 yıl sonra! Bu mantıkla bir şehrin, bir ülkenin problemlerini tespit etmek ve çözmek kesinlikle mümkün değil! Tüm Türkiye'de olduğu gibi Trabzon'umuzda da değişime olan talebi, Milli Görüş politikalarına olan ihtiyacı çok net bir şekilde ve bir kez daha gördük.İnşallah seçimlerde milletimizin teveccühüyle iktidara geldiğimizde; hem Trabzon özelinde hem de Türkiye genelinde atacağımız adımlarla çok kısa sürede bu problemleri gidereceğimize, bu ihtiyaç ve talepleri karşılayacağımıza canıgönülden inanıyorum.Problemler ne kadar ağır olursa olsun; yaklaşım doğru ve samimiyse, değerlendirmeler aklıselimle yapılırsa, önyargılar olmazsa, geçmiş hatalar tekrar edilmezse; problemlerin hızlıca çözülebileceğine, hatta tahminlerden de daha kısa zamanda çözülebileceğine inanıyorum.
AVRUPA GÖÇ KONUSUNDA SORUMLULUK ALMALIDIR
Değerli arkadaşlar, dünyaya bir göz atarsak; önemli bir konuya temas etmek istiyorum.Daha önce Yunanistan sınırında şahit olduğumuz insanlık dışı görüntüler maalesef bu kez de İspanya’nın Kuzey Afrika’daki topraklarında yaşandı.Fas’ta bulunan 20 kilometre karelik İspanya topraklarına girip, AB’den sığınma talebinde bulunmak isteyen 2000 Afrikalı mülteci, İspanya ve Fas polisinin açtığı ateşe maruz kaldı.Olaylarda ilk belirlemelere göre maalesef 37 kişi yaşamını yitirdi.Şüphesiz ki göçmenlerin karşılaştığı bu acımasız müdahale ve insanlık dışı görüntüler dünyada göçmenlere karşı yükselen nefret dalgasının bir uzantısıdır.Elbette her ülkenin sınırlarını korumak gibi bir görevi vardır. Ancak masum ve savunmasız insanların ölümüne sebep olacak hiçbir müdahaleyi meşru göremeyiz.Göçmenlere yönelik bu sert müdahaleyi gerçekleştiren güvenlik güçlerini tebrik eden ve olaylardan ötürü memnuniyetini dile getiren İspanya Başbakanını da şiddetle kınıyor ve lanetliyorum.Her fırsatta dünyada en çok mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye’ye ahlak ve insan hakları dersi vermeye kalkan Avrupa ve uluslararası kuruluşlar, Fas’ta yaşanan bu vahşete neden ve nasıl sessiz kalıyorlar; anlamakta zorluk çekiyorum. Daha doğrusu tarihe baktığım zaman anlıyorum da, bunu içime sindiremiyorum. Bunlar insanlıktan nasibini almamış manasına gelir bu tavır...Bir yandan Ortadoğu başta olmak üzere kriz ve savaş yaşanan bölgelerdeki sinir uçlarını kaşıyacaksınız, bir yandan da o bölgelerden kaynaklanan mülteci ve göçmen yükünü yine bölge ülkelere yığıp üstüne bir de “hukuk ve insanlık dersi” vermeye kalkacaksınız?Batı dünyası bu ikircikli tutumundan ne zaman vazgeçecek ve üzerine düşeni yapacak; bilmiyoruz!Ancak bilmelidirler ki çözümü erteledikçe, ilerleyen yıllarda karşılarına çıkacak sorunların maliyetleri daha da artacaktır. Yönetimler değil, fakat toplumlar bu konularda giderek hassaslaşmaktadır.Bugün başta Türkiye’nin maruz kaldığı göç yükü, Batılı ülkelerin vurdumduymazlığı devam ederse, onlar için de daha büyük bir sorun olacak potansiyele sahiptir.Her vesileyle Türkiye’ye insanlık ve hukuk dersi veren Batı dünyasını elini taşın altına koymaya davet ediyoruz. Zira biz iktidara geldiğimizde, bu taşı Avrupa’nın önüne bizzat koymakta kararlıyız! Bunu da şimdiden bir yere not etmelerini tavsiye ediyorum.İNSANIN AKLINA NASRETTİN HOCANIN ŞU FIKRASI GELİYOR
Muhterem arkadaşlarım, değerli basın mensupları, ülkemize dönersek;Toplantımızın başında ifade etmiştim, yılın ilk 6 ayı geride kaldı.Son 5-6 yıldır Sn. Erdoğan başta olmak üzere iktidar partisinin yöneticileri sürekli olarak her 6 ay sonra Türkiye'nin düze çıkacağını, hatta abartılı ifadelerle "çağ atlayacağını, uçacağını"; bu durum karşısında da birilerinin "çatlayacağını, patlayacağını" ifade ediyorlar.Fakat bugüne kadar hiçbir öngörüsü tutmayan iktidarın, bu öngörüleri de tek bir kez olsun tutmadı.Şimdi de Sn. Erdoğan, Pazartesi günü kabine toplantısı sonrası yaptığı açıklamada 6 ay sonrasına değil de 2023'ün Şubat-Mart aylarına yeni bir tarih verdi...İnsanın aklına Nasrettin Hocanın şu fıkrası nasıl gelmesin...Hani Nasrettin Hoca bir gün ata binmek istemiş. Sağdan atlamış olmuyor, soldan sıçramış olmuyor; hasılı o kadar uğraşmasına rağmen ata binememiş.Kendi kendine: “Hey gidi gençlik!” diye mırıldanmış. Sonra sağına soluna bakınıp kimsenin olmadığını görünce kendi kendine: "Ya Nasrettin ben senin gençliğini de bilirim!" demiş..SİZİN 236 AYINIZ İLE BİZİM 11 AYIMIZI KOYUN BİR TERAZİNİN İKİ KEFESİNE
İşte biz de bu arkadaşların cemâziyelevvelini gayet iyi biliyoruz.6 ay öncelerini, 16 ay öncelerini, 6 yıl öncelerini de, hatta çok daha eski tarihlerde attıkları adımları da çok iyi biliriz...Ayrıca hem onlar hem de aziz milletimiz bizi de bilirler, geçmişte yaptıklarımızı da bilirler.İşte bakın tarihi bir örnek... Bundan tam 26 yıl evvel, 28 Haziran 1996'da merhum Prof.Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın başbakanlığında Refah-Yol Koalisyon Hükümeti kurulmuştu.Ve bu iktidar 1 yıl bile değil, aktif olarak 11 ayda tarihe altın harflerle yazılan ve bugün dahi özlemle yâd edilen işlere imza atılmıştı.20 yılda, yani tam olarak söyleyelim 236 ayda ve tek başınıza iktidar döneminizde yapamadıklarınız bir tarafa, bizim sadece 11 ayda ve koalisyon hükümetimiz döneminde yaptıklarımız bir tarafa.Koyun bakalım bunları bir terazinin iki kefesine, hangisi ağır geliyor?20 YILLIK AK PARTİ İKTİDARI İLE 11 AYLIK REFAH-YOL HÜKÜMETİ KIYASLAMASI
Bu terazinin bir kefesinde ve sadece 11 ayda;-D-8'ler var.-İşçiye, memura, emekliye tarihi zamlar var.
-Denk Bütçe var.
-Bütçe açığını, faiz giderlerini, vergileri, enflasyonu düşürmek var.
-Toplumun tüm kesimlerinin alım gücünü yükseltmek var.Terazinin diğer kefesinde, yani sizin 236 aylık iktidar döneminizde;-Tarihi enflasyon ve işsizlik rakamları var.
-Hem devletin hem özel sektörün hem de vatandaşların hiç olmadığı kadar artan borç yükü var.
-Her geçen gün düşen alım gücü var.
-Yoksulluk var, yolsuzluk var, rant, torpil, iltimas ve adam kayırma var...Kıyas ortadadır, hangi kefenin ağır bastığı tartışmaya bile açık değildir. Bir kez daha görülüyor ki, amaçlarını yitiren siyasi hareketler çıkar şebekelerine dönüşüyor. Tüm ilişkiler laçkalaşıyor, kurumlar yozlaşıyor, yolsuzluk kurumsallaşıyor; çürüme derinleşiyor ve kaçınılmaz hale geliyor.