MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Hukuk İşleri Başkanı Fethi Yıldız…
Onu tanıyanlar iyi bilir; lafı boşa harcamaz, kelimeyi öylesine kullanmaz.
Hele ki sosyal medya hesabından yaptığı her paylaşımın, partide ve siyasette bir karşılığı vardır.
Geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklama, gündemi bir anda hareketlendirdi.
Yıldız, “Türkiye’de şu anda 430 bin kişi cezaevlerinde” dedi.
Rakam çarpıcı, ifade ise manidar.
Çünkü bu söz, sadece bir tespit değil; aynı zamanda siyasetin nabzını tutan, toplumsal beklentiyi dile getiren bir çıkıştı.
Bu açıklamanın hemen öncesinde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin de benzer bir konuda dikkat çeken ifadeler kullanması, “Acaba genel af mı geliyor?” sorusunu yeniden ülkenin gündemine taşıdı.
Kulislerde konuşulanlara göre, MHP’nin böylesine önemli bir meselede adım atmadan önce kamuoyunun tepkisini ölçtüğü, toplumsal karşılığını tarttığı bilinir.
Cezaevleri zaten kapasitesinin çok üzerinde dolu. 430 bin insan…
Bu rakam sadece bir istatistik değil; her biri bir hayat, bir hikâye.
Aralarında öyleleri var ki, bir anlık öfke, bir dikkatsizlik, bir yanlış adım yüzünden yıllardır demir kapıların ardında.
Biz onlara “kader mahkumu” diyoruz.
Bir de gerçekten suçla işi olmayan ama yargı sürecinin çarkları arasında ezilmiş, hayatı altüst olmuş insanlar var.
Fethi Yıldız’ın çıkışı bu noktada önem kazanıyor.
Çünkü MHP içinde, özellikle yargı ve infaz konularında en yetkin isimlerden biri.
Söylediği her söz, sadece bir görüş değil, aynı zamanda bir işaret fişeği gibidir.
Bugüne kadar ne zaman bu minvalde bir açıklama yaptıysa, arkasından Ankara kulislerinde hareketlenme yaşandı.
Çek mağdurlarından adi suçlardan içeride olanlara kadar geniş bir kesim, bu sözleri umutla okudu.
Bahçeli’nin açıklamalarıyla birleşince, “Acaba bu kez gerçekten bir adım gelir mi?” beklentisi daha da güçlendi.
Gözler şimdi Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a çevrilmiş durumda.
Bakan, bu konuda resmi bir çalışma olup olmadığını dile getirir mi, yoksa bu açıklamalar şimdilik kamuoyunun nabzını yoklama amacı mı taşır, yakında göreceğiz.
Ama bir gerçek var ki; eğer böyle bir karar alınırsa, sadece cezaevlerindeki kapılar açılmayacak.
Nice evin ışığı yeniden yanacak, nice anne evladına, nice çocuk babasına, nice eş sevdiğine kavuşacak.
Bu, binlerce insanın hayatını bir günde değiştirecek bir adım olur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da bu meseleye tamamen kapalı durmayacağını düşünüyorum.
Çünkü bu, sadece siyasi bir mesele değil...
Vicdanla, merhametle, toplumsal huzurla doğrudan ilgili bir mesele.
Ve unutmayalım; umut, en çok da özgürlüğün kıymetini bilenlerin yüreğinde yeşerir…






