Bu hafta ne yazsam diye düşündüm…
Kurban Bayramı’na şunun şurasında on gün kaldı.
Şöyle memleketin ve Kayseri’nin gündemine bakıyorum; yoğun bir trafik var ama benim tarzım biraz farklı.
Gündem dedikleri şey gelir geçer; ben daha çok sahaya bakarım.
İnsan ne hissediyor, ne görüyor, ne yaşıyor — mesele orada başlıyor.
Kayseri’de hafta sonu hareketli geçti.
Robotlar yarıştı.
Milli Eğitim Bakanı şehre geldi.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan sanayiciyle buluştu.
Cuma günü ise Organize Sanayi’de olağanüstü genel kurul vardı.
Tahir Nursaçan ve ekibiyle ilgili yargı yolunun açılması yönünde karar çıktı.
“Varsa bir şey, mahkeme söylesin” denildi.
Süreç işleyecek.
Ama bana sorarsanız bu haftanın en net ve asıl meselesi Kayseri Şeker’de yapılacak seçim.
Kayseri Pancar Ekicileri Kooperatifi sandığa gidiyor.
Mevcut Başkan Hüseyin Akay aday.
Karşısında Ömer Demir var.
Daha önce bu kurumda görev almış bir isim.
Ama sahaya baktığınızda manzara açık..
Başkan Akay bu seçime rakipsiz giriyor.
Seçim tarihi açıklandığında bir kıpırdanma oldu, “adayım” diyenler çoğaldı.
Lakin gün geldi, herkes birer birer kenara çekildi.
Neden?
Çünkü karşılarında basit bir yönetici yok.
Bu işin siyaseti ayrı, idaresi ayrı, ağırlığı bambaşka.
Ve bunu taşıyabilecek omuz da belli.
Akay için “bu fabrikayı iyi yönetti” demek istemem.
Çünki bilmiyorum..
Zaten hep konuşulan o kalıptan sıkıldık.
Ama bugüne kadar bu işin başında bir şekilde geldi, götürdü.
Her gün "şeker battı", "şeker bitti", "elden gidiyor" diyenlerin diliyle konuşacak olsak...
Şeker Fabrikası’nın kapısına kilit vurulmuş olması gerekirdi.
Ama gerçek öyle değil.
Bugün bu fabrika borsaya açık.
Borçlarını, alacaklarını kendi içinde, kendi mantığıyla düzenlemiş bir yapı.
Eksiği var mı?
Elbette var.
Ama “bu kurum çöktü” diyenlerin anlattığı felaket senaryosu ortada yok.
En azından fabrika hâlâ üretim yapıyor, sistem işliyor.
Muhalefetin elinde ne var?
Ne bir plan, ne bir yol haritası, ne de çiftçinin karşısına çıkıp “şöyle daha iyi yönetirim” diyebileceği bir somutluk… “Akay gitsin de gerisi Allah kerim” yaklaşımıyla bu işler yürümez.
Lafla, sloganla, dedikoduyla fabrika yönetilmez.
“Traktör konvoyları baskıyla yapılıyor” diyenler var.
Allah aşkına...
İnsanları zorla mı getireceksin?
Silah zoruyla mı yürütüyorsun o traktörleri?
Hadi biri çıksın da söylesin, “ben zorla geldim” desin.
Yok öyle bir şey.
İnsanlar inanarak geliyor.
Benim gördüğüm kadarıyla bu destek sahici.
Bugün sahaya çıkın, köylüyle konuşun, kantara gidin, fabrikanın önüne bakın.
Herkesin illa güllük gülistanlık bir ilişkisi yok belki yönetimle.
Ama ciddi bir kırgınlık da yok.
Çiftçi Akay’dan razı mı?
Büyük çoğunluk, evet.
Çünkü alternatif göremiyor.
Karşısındaki isimlere bakıyor, içini ferahlatacak bir güven göremiyor.
Kooperatif yönetimi ne yapmalı?
Bence asıl mesele bu.
Seçimi kim kazanırsa kazansın, çiftçiyle bağını daha da güçlendirmeli.
Bugün iletişim iyiyse, yarın daha sağlam bir birliktelik kurulmalı.
Çiftçinin beklentisi sadece şeker fiyatı değil.
Şeffaflık istiyor, adalet istiyor, üretimin karşılığını almak istiyor.
Ömer Demir’in arkasındaki destek zayıf.
Zaten onu destekleyenlerin çoğu da “yeni bir şey söylemiyor ama olsun, muhalefet olsun” diye destek veriyor.
Oysa muhalefet dediğin cesaret ister. Proje ister. Sadece “yönetemiyor” diyerek yönetim devralınmaz.
Akay da bunu biliyor.
Kazanacak gibi yürüyor.
Bu rahatlık kibir değil.
Sadece sahadan gelen karşılığın farkında.
Özetle.. Bu seçimde Akay rakipsiz.
Dilerim ki bu seçim çiftçiye de umut olur.
Dilerim ki üretimin değer gördüğü, emekle yoğrulmuş alın terinin zayi edilmediği bir dönem başlar.
Çünkü bu şehirde tarım hâlâ önemli.
Ve bu fabrikayı ayakta tutmak, lafla değil, emekle olur.
Bu seçim de onun göstergesi olacak.
Benim durduğum yer burasıdır.
Gördüğüm tablo budur.
Akay, bu seçimi kazanır.
Hem de ezici bir farkla.