Evet.. Bu tanımlamalar…
Bizim değerlerimize, bizim vicdanımıza, bizim yürek coğrafyamıza ait duygular…
Bugün biraz onlardan konuşmak istedim.
Çünkü bugün, çok kıymet verdiğim, gönlümde ayrı yeri olan bir dostun yanındaydım.
Akşam… Saat epeyce ilerlemişti ama o bana vaktini açtı.
EFENDİ Medya çatısı altında yaptığım işleri yakından takip ettiğini söyledi.
Bu bile başlı başına bir incelikti.
Ama yetmedi…
Çünkü o sohbetin içinde bir şey vardı.
Bir kırgınlık.
Bir sitem.
Belki açık açık söylemedi ama ben hissettim.
Bazı yaşananlar onun kulağına gitmiş…
Bazı cümleler, bazı isimler…
Benim yüzümden, ya da benim etrafımda dönen bir yanlışlık yüzünden,
Kalbi kırılmış.
Ve belki de içinden şunu geçirmiş.. “Bir insan daha yanılttı beni…”
İşte o an içimden kocaman bir sessizlik geçti.
Dostun karşısında mahcup oldum.
Bir şey değil.. Çok şey söylemek istedim…
Ama kelimeler boğazıma dizildi.
Çünkü bazen hiçbir kelime, bir suskunluğun yerini tutmaz.
Utanmak başka,
Ama DOSTU utandırmak…
İşte o bambaşka bir yara…
Dosta karşı yüzünün kızarması değil sadece mesele.
Onun gözlerinde o güvenin çatırdaması…
İnsanı en çok da o utandırıyor.
O güveni taşıyamamış gibi hissetmek.
İşte insan en çok bundan korkuyor. (O Bana Sen Korkusuzsun) desede..
Ben bugün dostun gözlerinde başka bir şey gördüm.
“Üzülürüm, ama unutur giderim” demiş gibi baktı…
Ve ben, o unutulmak ihtimaline bile içten içe yandım...
Mahcubiyet böyle bir şey işte.
İnsanı ne bağırarak, ne çağırarak…
Sessiz sessiz yıkar.
Şimdi bir kare fotoğraf koyacağım bu yazının yanına.
Bazen bir fotoğraf, onlarca cümleden daha fazla anlatır.
O fotoğraf karesi sanki şunu der..
“Sen ne kadar doğru olursan ol…
Ne kadar iyi niyetle çalışırsan çalış…
Bazen insanlar seni, seni sevenlerin değil…
Seni anlatanların gözüyle görür.”
Ama dost öyle değildir,
Olmamalı…
Dost seni Allah için sever.
Yanlış duysa bile, yakıştıramaz.
Gözünü senden çekse de, gönlünü çekmez.
Kızsa da, yargılamaz.
Ama bugün ben bir dostun kalbine düşmüş bir gölge yüzünden mahcubum.
Ve bu yazı, belki o gölgeyi aydınlatmaz…
Ama taşıdığım yükü azıcık hafifletir diye kaleme aldım.
Bugün dost meclisi böyle geçti.
Biraz susarak…
Biraz içine çekilerek…
Ama en çok da utanarak, utandırmamayı dileyerek…