Bugün gelin, biraz dertleşelim.
Bir meselemiz var ve bunu konuşmadan geçemeyiz.
Kayseri, siyasi anlamda öyle bir noktaya geldi ki, artık parti yönetimine girmek veya genel başkana yakın olmak bile büyük bir başarı gibi lanse edilmeye başlandı.
Eskiden bu şehir, Türkiye siyasetinin en önemli merkezlerinden biriydi.
Cumhurbaşkanı çıkarmış, başbakan çıkarmış, bakanlar, bakan yardımcıları çıkarmış bir şehirden bahsediyoruz.
Şimdi ise “MKYK’da isimlerimiz var” diye sevinir hale geldik.
Bu bile başlı başına düşündürücü bir tablo…
Milletvekilliği meselesine gelirsek…
Orada da işler pek parlak değil.
Eskiden milletvekili dendiğinde vatandaş, sorununa çare olacak, derdine derman olacak birini bilirdi.
Bugün ise vekillik, yalnızca “not alma ve not iletme makamı” haline dönüşmüş durumda.
Çözüm mü?
O, artık bir hayal…
“Biz konuyu ilettik, gerisi ilgili makamın” deniyor.
E, ilgili makam ne yapıyor?
Hiçbir şey!
Olan vatandaşa oluyor.
Çiftçi sıkıntıda, esnaf kan ağlıyor, emekli perişan…
Ama bizim vekiller not alıp, birilerine iletiyor.
Yani özetle, işin içinden çıkıyorlar.
Bunca zamandır sesi çıkan, “Arkadaşlar, bu şehir eski gücünü kaybediyor. Siyasi anlamda geriye gidiyoruz” diyen bir Allah’ın kulu yok.
Sonra “Kayseri neden yatırım alamıyor?” diye şaşırıyoruz.
Şaşıracak bir şey yok.
Siyasi gücü olmayan, sesi gür çıkmayan bir şehrin masada etkisi de olmaz.
Şimdi birileri çıkıp, “Ama şu projeye şu kadar bütçe ayrıldı, bu yatırıma şu kadar kaynak aktarıldı” diyecek.
Kardeşim, merkezi bütçeden bu şehre pay ayrılması zaten olması gereken bir şey!
Kayseri’ye yatırılan para, Kayseri’nin zaten hakkı olan bir bütçe!
Ülkenin en güçlü sanayi şehirlerinden biri olan, en fazla vergi ödeyen şehirlerden biri olan Kayseri’nin merkezi bütçeden alacağı payı büyük bir lütuf gibi anlatmak kimin aklına hizmet ediyor?
O bütçe zaten Kayseri’nin hakkı!
Sen Kayseri’ye fazladan ne kazandırdın, ona bakmak lazım!
Ama işin özü şu ki, Kayseri zaten hayırseverleriyle ayakta duran bir şehir.
Bu şehrin okulları, hastaneleri, sağlık ocakları, camileri, Kur’an kursları, üniversite binaları, yurtları, hatta stadyumu bile hayırseverlerin eliyle yapıldı.
Yani bizim hayırseverlerimiz var, ama siyasilerimiz sadece not alıyor, not iletiyor.
.....
Dün Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan memleketi Kayseri’deydi.
Basın toplantısında öyle bir şey söyledi ki, aslında her şeyi özetliyordu: “Utandım” dedi. “Hemşerim Mustafa Elitaş adına utandım” dedi.
Haklıydı…
Son günlerde emeklilerle ilgili sarf edilen bazı sözler vardı.
Öyle sözler ki, bir milletvekilinin ağzından çıkmaması gereken cümleler…
Hepimiz biliyoruz, emeklilerin hali ortada.
Ay sonunu getiremeyen, pazara çıkmaya korkan, torununa harçlık veremeyen bir emekli kitlesi var bu ülkede.
Ve Kayseri’den bir milletvekili çıkıp, emeklilerle ilgili yanlış bir ifade kullanıyor.
Mahmut Arıkan da tam olarak buna tepki gösterdi.
“Bunu düzeltmesi lazım” dedi.
Gerçekten de öyle…
Bir insan hata yapabilir, yanlış bir kelime kullanabilir.
Ama önemli olan hatayı kabul edip düzeltmek!
Fakat burada bir başka mesele daha var…
Kayseri’nin milletvekilleri, hükümetin her açıklamasını alkışlamaktan, her kararı savunmaktan başka bir şey yapmaz hale geldi.
Oysa bir vekilin asıl görevi, şehrinin, insanının hakkını savunmaktır.
“Biz ilettik, gerisi onların bileceği iş” diyerek vekillik yapılmaz!
Ankara’da masaya yumruğunu vurup “Kayseri’nin şu yatırımlara ihtiyacı var” diyecek vekiller lazım bu şehre.
Ama öyle vekiller var mı?
Kayseri eskiden siyasette güçlü bir şehirdi.
Bakanlarıyla, milletvekilleriyle, her dönem Türkiye’nin yönetiminde söz sahibi olurdu.
Şimdi ise en temel hizmetleri bile hayırseverlerin desteğiyle karşılayan bir şehir haline geldi.
Bu tablo değişmeli.
Bunun değişmesi için de, vekillerin artık vatandaşın derdini Ankara’ya taşıması gerekiyor.
Not almak yetmez, çözüm üretmek lazım. “İlettik, bakalım ne olacak” diyerek siyaset yapılmaz.
Bu şehir, hakkını savunan, vatandaşın derdine gerçekten derman olan siyasetçiler istiyor.
Yoksa Kayseri, kendi imkanlarıyla ayakta durmaya devam eder.
Ama siyaseten her geçen gün biraz daha geriye gider.
Bunun değişmesi için, artık birilerinin sorumluluk alması, elini taşın altına koyması şart.