Bugün senin doğum günün…
Hacıkılıç Mahallesi'nin uykulu sabahında, saat dördü biraz geçmişti… Sessizliği yaran bir bebek sesi duyuldu.
O sesti seni hayata getiren.
Ve o gün, bir Yusuf daha yazıldı bu dünyaya.
O ilk anda belki farkında değildin ama annenin kalbinde bir sevinç çiçek açtı, baban bir dağa daha omuz verdi, ablaların gözlerinde yıldızlar parladı.
Sen geldin, dünya onların gözünde biraz daha güzel oldu.
Zaman yürüdü…
Sen küçük bir çocukken, babanın peşine takılıp dükkâna gitmek, dedenin dizinin dibinde cami sessizliğinde huşu duymak, annenle çarşının kalabalığına karışmak senin için büyük mutluluklardı.
İlk okuma bayramında gözlerin parladı, ilk orucunda sırtında gururla taşındın.
Küçücük bir tokayla kalbine düşen ilk heyecanın bile bir anlamı vardı.
Sen sadece büyümedin Yusuf, hayatı da büyüttün içinde.
Erciyes’i tanıdın sonra.
Onun gibi dik durmayı, onun gibi sessiz kalıp derin olmayı öğrendin.
Sokaklar seni çağırdı, sen yürüdün.
Tiyatrolar, sinemalar, caddeler, insan hikâyeleri seni içine aldı.
Sen büyüdükçe şehir büyüdü, şehir büyüdükçe sen daha çok yer ettin içimizde.
İş kurdun, evlendin.
Bir oğul verdin hayata, bir de kız…
Sonra bir Yusufçuk geldin, ardından bir Uras…
Şimdi onlarla yeniden çocuk oldun.
Yeniden sevdin, yeniden hayal ettin.
Onların gözlerinde yeniden doğdun sanki.
Bugün bir yaş daha aldın belki ama sen aslında her yaşta başka bir Yusuf oldun.
Ve her Yusuf’un kendine ait bir hikâyesi vardı.
Senin hikâyen güzel Yusuf.
Kökü sevgiyle yazılmış, harfleri emekle çizilmiş, satırları yürekle dolu bir ömür…
Bu mektup sana küçük bir hatıra,
Büyük bir teşekkür aslında:
Hayata kattığın güzellikler için,
Gülümseyerek yürüdüğün yollar için,
Ve hala içindeki o çocukla barışık kaldığın için…
İyi ki doğdun.
İyi ki Yusuf oldun.
İyi ki varsın.
Sevgiyle,
Hayattan bir dost,
Sana bakınca çocukluğunu, umudunu ve emeğini gören biri...






