Mesele, çoğumuzun özellikle Müslüman halkın yaşadığı büyük bir trajediyi unutmaya meyilli olduğu İsrail-Filistin çatışması. 7 Ekim'den beri süren saldırıların ardı arkası kesilmiyor, ve bu acıların etkisi sadece insanların yaşamlarını değil, aynı zamanda kalplerimizi de paramparça ediyor.
Bu çatışmanın en derin etkilenenleri, şüphesiz ki Filistin topraklarında yaşayan Müslüman halk. Onlar için bu topraklar, daha fazla bir yer değil, kutsal bir vatan ve kimliklerinin bir yansıması. Her çocuğun ilk adımlarını attığı, her kadının dualarını yükselttiği bu topraklar, yıllardır devam eden çatışmanın en acımasız sonuçlarına sahne olmuştu.. İsrail, ABD ve diğer ülkelerin onlara ses çıkartmaması ile şimdi yeniden daha vahşice oluyor.
Saldırılardan kaçarken çocuklarını kollarının arasında siper eden anneler, bu acının belki de en dokunaklı temsilcileri. Sadece fiziksel değil, aynı zamanda ruhsal olarak da yaralı hale gelen bu insanlar, her gün yaşamlarını bir belirsizlik içinde sürdürmek zorunda. Onlar, ibadetlerini yaparken bombaların düştüğü bir dünyada yaşıyor ve bu gerçekliği kabullenmek zorunda bırakılıyorlar.
Müslüman halkın yaşadığı bu acılar, insanlığın kalbinde derin yaralar açıyor. Her saldırıda, her ölümde, insanlık vicdanı sarsılıyor. Bu, sadece bir toprak parçası üzerine değil, aynı zamanda inanç, umut ve Müslümanların hayatları üzerine inşa edilmiş bir trajedi.
Günlerdir birçok şey yazdık, sildik ve tekrar yazdık, ama bu acıları silmek mümkün değil. Bu, Müslümanlar için sadece bir sorun değil, tüm insanlar için bir trajedi. Bu çatışmanın sona erdirilmesi, sadece bir inancın ya da etnik kökenin değil, tüm insanlığın bir sorumluluğu.
Bu çatışma, tarih boyunca birçok insanın acılarını yaşatmış ve umutlarını yıkmıştır. Bu nedenle, birçok kişi bu trajediyi "SON SAVAŞ" olarak tarihe geçirmenin eşiğinde olduğumuzu düşünüyor.
Müslüman halkın yaşadığı bu acıları unutmadan, bu çatışmanın sona ermesi için bir araya gelmeliyiz. Belki de bu, yıllardır süren bu karanlık kaderi sona erdirebilmemiz için bir başlangıç...