Yamula Barajı, Kayseri Serbest Bölge, Kozaklı Kaplıcaları, Aksaray Mercedes Kamyon Fabrikası ve daha nice projelerin babası idi, O…
-Geride öylesine anılar, öylesine hayat hikayeleri bıraktı ki, sanayiciler, iş insanları, müteşebbisler ve yoksulluğun ortadan kaldırılması için mücadele eden herkese rehber olacak düşünceler yarattı...
-Kamu görevinde üstün başarılar elde etti, özel sektörde yine olağanüstü projeler ve yatırımlar gerçekleştirdi.
-Yoksullukla mücadele etti. Haksızlıklara uğradı, üşenmedi, üretmeye devam etti. Serbest Bölge’den kapıdan alınmayınca çok üzüldü. Sanata, edebiyata, kültüre, eğitime büyük destek verdi.
-Türkiye’nin sanayileşme ile kalkınabileceğine inanıyordu. Sanayileşme halesi yapan iki politikacı Süleyman Demirel ve Necmettin Erbakan’a büyük hayranlık duydu. Bir dönem, Erbakan’ın en güvendiği isim, sağ kolu oldu.
- Atatürkçü, laik, hukukun üstünlüğüne inanan, demokrasi hayranı, tam bir insan hakları savunucusu ve sosyal demokrattı.
…………………………………………….
Kayseri, büyük bir değerini kaybetti.
Yeri doldurulamayacak acı bir kayıp, Faruk Molu..
1927 yılında Gavremoğlu Mahallesi’nde başlayan hayat hikayesi, 1 Eylül 2023’de Ankara yolu üzerinde ki çiftliğinde noktalandı.
Uzun bir süredir yaşlılığa bağlı sıkıntılarla yaşıyordu. Son bir ay nerede ise bitkisel bir hayat yaşadı.
O zor günlerde bile hayata bağlıydı. Çevresindeki insanlara moral veriyor, ölümün doğum kadar normal bir olay olduğunu anlatıyordu. Bir dostuna, “Çok çok yaşlandım. Çevremdeki insanlara yük oluyorum. Ölmek istiyorum, ölemiyorum bile” diyerek, adeta yaşamla alay ediyordu.
Geride, büyük ve herkese örnek olacak bir hayat hikayesi bıraktı.
Faruk Molu, Kayseri’nin bugüne kadar yetiştirdiği en önemli müteşebbis ve en büyük
değerdir.
İş İnsanı, sanayici, ekonomist, yatırımcı, işçi dostu, yol gösterici, hayırsever ve örnek
insandı, O... Kayseri'nin yetiştirdiği, tanıdığım "TEK ENTELLEKTÜEL" isimdi..
Kayseri, öyle bir şehir oldu ki, maalesef, ne değerlerimize sahip çıkabiliyor, ne de
insanlarımıza saygı gösteriyoruz..
Faruk Molu’nun, kendi fabrikasında çalışan işçileri örgütleyerek sendikal hareket
başlatan fabrikatör olduğunu kim bilir?
Karsu Tekstil’in kurulduğu günlerde, kapısını çalıp, ücretlerine zam isteyen işçileri
toplayıp, “Arkadaşlar, tek tek gelip benden zam isterseniz, haksızlık yapar, kiminize az,
kiminize yüksek ücretler verebilirim. Tüm işçi arkadaşlarımın adil ve eşit ücret alabilmesi
için bir sendika kurun ve ben bu sendikayı muhatap alıp, sizin ücret ve sosyal haklarınızı
daha iyi şartlarda sağlama imkanım olsun” diyerek, işçilere sendikalı olmanın, örgütlü
hareket etmenin yoluna gösteren tek işverendir, Faruk Molu..
KARSU Tekstil, o günden bu yana Kayseri’de bünyesinde sendikalı işçi çalıştıran tek kuruluştur.
Türkiye’nin en büyük yazarı Yaşar Kemal’e, “Sen şiir yazma, hikaye yaz, roman yaz” diyerek,
evlerindeki kütüphaneyi sonuna kadar açan, bırakın açmayı anahtarını teslim eden adamdır, Faruk
Molu.
Yaşar Kemal’e edebiyat dünyasının yolunu açan isimsiz kahramandır o..
Demirel’in kalkınma, sanayileşme projelerine destek veren, bir dönem Necmettin Erbakan’ın sağ kolu
haline gelen, çok çok önemli devlet kurumlarında, yurt dışı-yurt içi Türkiye için ter döken adamdır,
Faruk Molu.
Yamula Barajı Projesi fikrini ortaya koyan, hayata geçiren, Türkiye’de hidroelektirik enerji gücünü hayata geçiren ilk özel sektör temsilcisi,
Türkiye’nin en önemli serbest bölgelerinden birisi haline gelen Kayseri Serbest Bölgesi fikrini
oluşturan ve gerçekleşmesini sağlayan kişidir, Faruk Molu,
Sanayileşme ile kalkınma fikrinin öncülüğü yanında, Kozaklı Kaplıcaları’nın turizme kazandırılmasını
sağlayan , “Kozaklı Kaplıcaları”nın yaratıcısıdır, Faruk Molu..
Bölgeyi turizme kazandıran, ekonomiye katkı sağlayan, istihdam yaratan ve bölgenin kalkınması için
çaba harcayan kişidir Faruk Molu..
Aksaray’da ki Mercedes Otomobil Fabrikası’nın Faruk Molu tarafından kurulduğunu biliyor musunuz?
Mercedes Firması’nın Türkiye’de yatırım yapması için ne kadar büyük çaba harcadığını hiç duydunuz
mu? Bırakın, Kayseriliyi; acaba Aksaraylılar Faruk Molu’yu biliyor, tanıyor mu?
Ya, KEMSAN. Bugün Karpuzatan’da faaliyetini Erciyes Yağ olarak sürdüren KEMSAN Kemik ve Jealatin
Fabrikası’nın temelinin Faruk Molu tarafından atıldığını kim hatırlıyor?
Erciyes Üniversitesi Marianne Molu Amfi Tiyatro’yu, Tıp Fakültesi Acil Servis Binası’nı yaptırıp üniversiteye bağışlayan, Arif Molu Anadolu Endüstri ve Teknik Lisesi Binası’nı yaptırıp milli eğitime bağışlayan kim, hatırlıyor musunuz?
Yurt içi ve yurt dışında hukuk eğitimi, Almanya’da dünyaca ünlü ekonomistlerden ekonomi eğitimi alan Faruk Molu,
Ülkemizin yönetim kademelerinde önemli görevlerde bulundu. Devlet Demiryollarında, Hamburg limanında işçi
olarak çalıştı, Ereğli Demir Çelik Fabrikasi, Devlet Planlama Teşkilatı, Kamu Yatırım Projeleri, Devlet
Sanayi ve İşçi Yatırım Bankası Genel Müdürlüğü, DESİYAP, Türkiye Bilimsel Araştırmalar Kurumu
TÜBİTKAK üyeliği, Karaöz Kooperatifi’nin kuruluş ve yürütülmesi gibi çok önemli görevler üstlendi. Hemen hemen hepsinde de başarılı oldu. Bakan’a soru sordu, yanlış politikalarını eleştirdi, sürekli sorgulayan, planlayan ve uygulayan kişi olarak hep takdir gördü. Siyasete atıldı. Siyasette, başarılı olamadı. Başarısızlığının altında nezaketi, saygısı ve fedakarlıkları vardı. Önce, Turhan Feyzioığlu’nun Cumhuriyetçi Güven Partisi’nden aday oldu, milletvekilliği sıralamasında geri sıralarda idi, kazanamadı. DSP’nin Kayseri’de en güçlü olduğu yıllarda, Ecevit, O’na önce 1.sıra adaylığı teklif etti, daha sonra, telefonla arayıp, “İsmail Cem’i birinci, sizi ikinci sıradan aday yapıyoruz” dediğinde, “Hay hay efendim. Siz nasıl takdir ederseniz” diyecek kadar alçak gönüllü bir isimdi o..
Bugün insanların birbirini acımasızca kırıp döktüğü siyaset sahnesinden sessizce bir kenara çekilmeyi bildi. Oysa, İsmail cem, İstanbul ve Zonguldak’tan aday olacağını, Kayseri’yi asla
düşünmediğini açıklamış, bunun üzerine bir gurup gazeteci de, “Kayseri’de kim kazanabilir. Faruk Molu en iyi isim” diyerek, Faruk Molu beyi güçlükle ikna etmişlerdi. İsmail Cem, fikir değiştirip,
Kayseri’den aday olunca Faruk Bey, “Koskoca Başbakan benden bir rica da bulunmuş. Geri
çeviremezdim. İsmail cem, ilk sırada aday olsun” diyerek, ikinci sırayı kabul eder. Faruk beyi ikna eden
gazeteciler, “Hayır böyle bir şey olamaz. İsmail Cem, kesinlikle Kayseri’den aday olmam demişti.
Madem, sizi ikinci sırada gösteriyorlar, bizde çekilelim” diye baskı yapıyorlardı. Ancak, Faruk Molu,
“Genel Başkana ayıp olur” diyerek, bu fikre katılmadığını söylüyordu. Nitekim, İsmail Cem, ilk sırada,
Faruk Molu ikinci sıradan aday oldu. Seçimler yapıldı, Cem milletvekili seçildi, Faruk Molu yanlış
hatırlamıyorsam 300-500 oyla seçimleri kaybetti. İsmail Cem, hayatının en kolay seçimini
kazanmıştı. Bütün masraflar Faruk Molu tarafından karşılanmış, seçim kampanyası İsmail
Cem üzerine kurulmasına rağmen hemen hepsini Faruk Molu Finanse etmişti. İsmail Cem’de elini
kolunu sallayıp Ankara’ya gitti, bir daha da Kayseri’ye uğramadı. Zaman zaman Faruk Molu’ya,
“Siyaseti düşünmüyor musunuz” diye soranlara, “Çocuklar, bir kere denedim olmadı. Bir kere
daha denedim yine olmadı. Şu anda aklımdan bile geçmiyor” diyerek cevap veriyor, az da olsa kırgınlığını
dile getiriyordu.
Kayseri, böylesine önemli bir değerden hiçbir zaman yararlanmayı, faydalanmayı
bilemedi. Hatta, öyle kıskanç duygular gelişti ki, Faruk beyin önüne set çekmeye
kalkanlar bile oldu. Kayseri’nin dimdik ayakta duran Karsu Tekstil Fabrikası yanında,
Yamula Baraj Projesi, Serbest Bölge ve buna benzer nice proje Faruk beyin kafasından
çıkan ve hayata geçen projelerdir.
Kayseri’nin, bir türlü değerini anlayamadığı, anlamak istemediği, fikirlerini kavrayamadığı
bu insanı çok çok arayacağız. Zira, böylesi beyinler artık bu şehirde yetişmiyor.
………………………………….
Geçtiğimiz yıl vefat eden Hami Kıranatlıoğlu ile ilgili bir yazı kaleme almıştım. Bu yazının bazı bölümlerinde Faruk Molu’dan bahsettim. Okumuş, çok mutlu olmuş. Kısa bir not yazıp bana iletti.
Okuyunca, en az Faruk Molu kadar duygulandım.
“Sayın Üstün Tuncer, değerli kardeşim..
Geçte olsa, Hami ve benimle ilgili yazınızı okudum. Gerçekten duygulandım. Hele birkaç gün önce gezmek için gittiğim serbest bölgede, ismimi vermeme rağmen içeri alınmadığımı söylersem, notunuzun beni ne kadar sevindirdiğini tahmin edersin. Duygulu yazınız için uçten teşekkür eder sevgi ve saygılarımı yollarım.
Faruk Molu “
Belli ki, serbest bölgeden içeri alınmayışına çok üzülmüş. Kuruluşu için mücadele ettiği bir eseri gezip görmek için gittiği yerde kapıdan geri çevrilmesi O’nu çok üzmüş.
…………………………………………..
Hayat hikayesini, “Anılarım” adlı küçük bir kitapçıkta toplamıştı.
Doğduğu evden, mahallesinden, ailesinden, eğitim hayatından, iş hayatına, yaşadığı tüm olayları
çıplak ve yalın, herkesin anlayacağı bir dille anlatmıştı.
Kendisine, “Nereden çıktı bu yazma hikayesi. Aklın başına yeni mi geldi” diye soranlara, “ Ben hep
okudum. Ama hiç yazmadım. Bana yaz diyen kimse de olmadı. Sayısını hatırlayamadığım o kadar çok
araştırma raporu, o kadar çok inceleme raporu yazdım, kendi hikayemi yazmak hiç aklıma
gelmedi. Bir çok önemli olayın içinde yaşadım. Topluma faydalı olduğum zamanlar ve dinamik geçen
bir hayatım oldu. Şimdi geriye bakıyorum, acı ve tatlı olaylar görüyorum” karşılığını veriyordu.
Aslında, yaşamı ile ilgili bir tek not bile düşmemişti. Dünya yazarlarından klasik eserlerin nerede ise
hepsini okumuştu.
Peki, neden yazmamıştı?
Soranlara, “Yazarlık ayrı bir sanat, ayrı bir beceri. Gerçekten yazarlık zor bir meslek” karşılığını
veriyordu.
Ta ki, Salinger’in, “Çavdar tarlasında çocuklar” adlı eserini okuyuncaya kadar. Bir bakar ki, yazar
eserlerini konuştuğu dille kaleme alıyor. Salinger’i okudukça, “O halde ben de yazabilirim,
konuştuğum gibi yazabilirim” diyor. Salinger, yazmak için cesareti verir. Birde, Prof. Dr. Mehmet
Şahin’in, “Yaz,, Yaz, “ şeklindeki telkinleri vardır. Anılarını yazmak için zorlar.
Kalemi eline alıp, yazmaya başlar.
Faruk Molu’nun “Anılarım” adlı kitapçığı işte böylece hayat bulur.
……………………
Bu ülkeyi seven, insanlarının mutluluğu için kafa yoran, yoksulluğa karşı kalkınmayı, üretmeyi,
Türkiye’nin kalkınması için sürekli düşünen bir beyin vardır, onda..
Faruk Molui’nun hayat hikayesi, adeta yoksulluğun ortadan kaldırılması mücadelesidir.
Daha orta okul yıllarında Türkiye’nin sorunlarını görmeye ve düşünmeye başlar.
Az gelişmişliğin plan yaparak, çalışarak, sanayileşerek giderilebileceğine inanır.
Daha o çocukluk günlerinde, bahçe kapı sürmelerini sallayarak çıkardığı sesleri, fabrika seslerine benzeterek, “Fabrikacılık” oynar. Fukaralığın ve az gelişmişliğin ancak sanayileşme ile giderilebileceğine inanır.
Nazım Hikmet’in, “Tiriyum, triyum, Tiki tak, makinalaşmak istilyorum” dizelerini aklından hiç
çıkarmaz. Gittiği her yerde Türk insanının yoksulluğunu gördükçe, sanayileşme ve kalkınma
sürecini günlerce aylarca, yıllarca düşünür. Yoksulluğun yok edilmesi için sanayi kalkınmasının
şart olduğuna inanır.
…………………………
COĞRAYFA’DAN SINIFTA KALDIM
Faruk Molu, Lise son sınıfta başarılı bir öğrencidir. Yüksek kanaat notuyla lise bitirme sınavlarına girer.
Sözlü sınavların tümünü pekiyi derece ile geçer. Coğrafya dersinde hocası, “Narenciye” üzerine bir
soru sorar. Soruyu cevaplar, ancak hocası,.başka bölgelerde de yetiştiğini söyleyince, “Evet Kayseri’de
de yetişir. Bizim bağda da yetİşiyor” der. Hocası, beklemediği bu cevap karşısında çok sinirlenir,
sınıfta bırakır.
Ancak, Faruk Molu cesur ve yüreklidir. Hocasına itiraz eder, sinirlenir, bakanlıktan yeni bir sınav
komisyonu ister. Yeniden sınava alınır ve coğrafya dersinden pekiyi alıp, üniversite eğitimi almaya hak
kazanır.
……………………
SADIK GÖKÇELİ KİM, BİLİYOR MUSUNUZ?
YAŞAR KEMAL İLE ARKADAŞ OLUYORLAR..
Faruk Molu, varsıl bir ailenin çocuğudur. İyi bir eğitim almış, kültür ve sanat olaylarının içinde yer
almış, sanatçılarla dost olmuş, arkadaşlık yapmış, sanat çevrelerinde bilenen bir isim olmuş, hayatı
hep sorgulayan ve özellikle ülkesinin kalkınması için kafa yorması gerektiğine inanın bir düşünce
yapısı içinde yetişmiş.
Yaz aylarında Talas’ta ki bağ evine göçerler. Evlerinin hemen yanında yer alan Amerikan Hastanesi’nin
Bahçesi’de, abisi Sait ile tenis oynar. Amerikan Hastanesi o zamanlar askeriyenin kullanımına verilir.
Boş bina, kör bir bekçiye teslim edilir. . İri yarı olan bekçinin bir gözü kör, sadece akı görünüyor. Bu
da çok çirkin bir görüntü veriyormuş. Bu nedenle de çoğu kişi O’na yaklaşmıyor, konuşmuyormuş..
Sadık Gökçeli, yani Yaşar Kemal ile arkadaşlığı burada başlar.
Yaşar Kemal ile arkadaşlığını şöyle anlatır.
“Bekçi yanımıza oturur, tenis oynayanları o da seyrederdi. Bizimle oturup ahbaplık etmeye başladı.
Sempatikti. Kendi yazdığı şiirleri bize okuyor, düşüncelerimizi soruyordu. Zaman içinde çok yakın dost olduk. Ben O’na, “Sen bu şiir işini bırak, bir şey yazmak istiyorsan, hikaye yaz” diyordum. Ayrıca,
okuması için dünya klasiklerinden kitaplar getiriyor, okuduktan sonra temaları üzerine tartışmalar
yapıyorduk. Bu askerin adı, Sadık Gökçeli idi. Sadık, Çukurova’da Saimbeyli taraflarında Türkmenler
arasında büyümüş, onların masal ve hikayelerini dinlemiş, o insanları çok yakından tanımıştı.
O’nunla, edebi tartışmalarla dolu bir yaz geçirmiştik.
Çevremdeki insanlar, bir gözü akmış, kör, yamalı asker elbiseli, iri yarı biriyle dost olmamı bana
yakıştıramıyorlardı. “Nasıl olur. Böyle bir kişiyle arkadaşlık edersin” diye şikayetçi oluyorlardı. O yaz
sonunda, ben Gökçeli’ye, severek düzenlediğim kütüphanenin anahtarlarını teslim ettim. Böylece,
onun daha fazla okumasını sağlayacağımı düşünmüştüm.
O kış, İstanbul’da evimin kapısı çalındı. Karşımda Sadık Gökçeli vardı. Terhis olmuş, temiz giyinmiş ve
çok iyi görünüyordu. Havagazı şirketinde iş bulduğunu ve çok iyi durumda olduğundan söz etmişti.
Ben daha sonra Almanya’ya döndüm. Cumhuriyet Gazetesi’nde yazılar yazıyor, röportajları
yayınlanıyordu.
O, bakımsız, yırtık pırtık er elbisesi içinde, tenis kortunun bir kenarından bizi izleyen Sadık Gökçeli,
artık dünyanın tanıdığı ünlü bir edebiyatçı olmuş, yazı ve röportajları dünya klasikleri arasına girmeye
başlamıştı.
O artık, Sadık Gökçeli değil, Yaşar Kemal’di.
Ankara’da bir gün arkadaşları Faruk Molu’ya Yaşar Kemal’in Televizyonda yayınlanan bir röportajında
kendisinden söz ettiğini iletirler.
İnce Memed adlı romanı ile edebiyat dünyasına damgasını vuran Yaşar Kemal, o askerlik günlerini
anlatırken, “Söylemeye gerek yok. Ben ilkokul mezunu olduğum için rütbem erdi. Askerlik
yaptığım Talas’ta Faruk Molu ve Sait Molu adlı üniversitede okuyan iki ilerici gençle tanıştım. Talas’ta
yazlık olarak kullandıkları evleri vardı. Bense bir gözü kör, yoksul bir gençtim. Ayrıca, çok
hastaydım. O kötü günlerde, ben bir cennet bulmuştum. O iki yıl içinde bütün Dostevyskyleri,
Cehovları, Tolstoyları ve Türk klasiklerini okudum. Bin bir gece masallarından, doğu edebiyatına ne
varsa okudum. Gittikçe edebiyat bilincim gelişti. Molu kardeşlerin bana sunduğu imkanlar, ne
yapmam gerektiğini bana öğretiyordu.
………………….
Turgut Özal ile, Kayseri Lisesi yıllarında arkadaşlık yapmıştı. 1945 yılında, Turgut Özal Kayseri
Lisesi’nde fen bölümünde, Faruk Molu’da, edebiyat bölümünde okumuştu. Kayseri Lisesi mezunu olduğu için gurur duyardı. “Düşünün, Turgut Özal ve Abdullah Gül gibi iki Cumhurbaşkanı yetiştirmiş bir okul” diyerek övünürdü.
Necmettin Erbakan’ın başbakan olduğu dönemde, DPT’de Planlama, Yayın ve Temsil Dairesi Başkanı
olarak görev yaptı. Burada, usulsüzlük yapan bir personeli odasında dövdüğü için adı “Dayakçı
Müdüre” çıkmıştı.
Devlet Planlama Teşkilatında görev yaptığı dönemlerde, Necmettin Erbakan’ın sağ kolu haline gelmiş,
Erbakan, tüm projelerini tek tek Faruk Molu’ya inceletip, değerlendirmesini istemiş, başkaları
tarafından hazırlanan projeleri de kontrol etmesi için Faruk Molu’ya göndermişti.
Faruk Molu, DPT’de Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan ile birlikte katıldığı bir toplantıyı anılarında
şöyle anlatıyor.
“Yıl 1973, koalisyon hükümeti kurulmuştu. Hükümet, ilk Yüksek Planlama Kurulu Toplantısı’nı bütün
diğer kuruluş genel müdürlerini çağırarak yaptı. Kürsüde Ecevit ve Erbakan yan yana oturuyordu.
Koalisyon ilkelerini anlattılar ve kuruluşlara talimatlar vermeye başladılar. Ecevit’ten sonra Erbakan
söz aldı. Bir çok kişinin hayalini süsleyen projelerini anlatmaya başladı. Bu projeler uygulanmalı
ve gerçekleşmeliydi. Konuşmaların ardından sıradan bir uzman olmama rağmen söz aldım.
Projelerin uygulanması için gerekli kaynakların ne olduğunu sordum. Erbakan, “Projeler daha sonra
kaynaklarını tedarik edecektir” gibilerden bir söz etti. Ecevit ise, kaynakların açık olarak belirtilmesi
gerektiğini söyledi. Benim sorum sonrası toplantıya katılan genel müdürler arasında şiddetli bir
tartışma başladı. Toplantı bittiğinde, sol görüşlü arkadaşlar, ‘Sen koıalisyonu provake ediyorsun’
diyerek suçladılar. Oysa ben, gerçeklerin bilinmesi için bu soruyu sormuştum. Son derece iyi
niyetleydim. Yıllar sonra, Erbakan Başbakan oldu. Proje uygulama ve izlenmesi konusunda beni sağ
kolu yaptı. “
TÜBİTAK Bilim Ödülleri Töreni’nde üniversite rektörü ile yaşadığı diyalog yaşadığı ilginç anılardan
sadece bir tanesi..
Yamula Barajı ve Serbest Bölge’nin kuruluş hikayesi ve sonrası yaşanan gelişmeler Faruk Molu’yu
pek fark ettirmese de, son dönemde üzen olaylardan birisidir. Zira, kuruluş aşamasında projeye pek sıcak bakmayanlar, projelerin geleceğini gördükçe iştahları kabarmış, işin içine biraz da siyasette girince Faruk Molu, sesizce projeden uzaklaşmayı tercih etmişti.
………………………
CUMA NAMAZLARINI KAÇIRMAZDI
Faruk Molu’nun bilinmeyen bir yönü daha vardı. İnançlarına ve dinine son derece bağlı, inançlarını mümkün olduğu kadar sessizce kendi dünyasında yaşayan bir isimdi. Sağlığının kaybettiği son yıllara kadar orucunu tutar, namaz kılar ve daha birkaç yıl öncesine kadar Cuma namazlarını hiç kaçırmazdı.
Dini inançlarını yaşarken, herkesin ulu orta göreceği şekilde değil, kendi dünyasında sissizce yaşar, “Allah ile kul arasına kimse giremez” derdi..
Bir ramazan günü 3 gazeteci arkadaş, Çinkur’da sahur yapmak için yola çıktık. Kış ayı, her yer kar kaplı ve yoğun sis var. Bir metre önünüzü göremiyorsunuz. Vakit ilerliyor. Gazeteci arkadaşlarımızdan biri, “Yolda kaldık. En yakın yer Faruk Molu beyin fabrikası” dedi ve telefona sarıldı. Faruk bey telefonu açtı, bizi çiftliğe davet etti. Bize mükellef bir sahur yemeği yedirdi. Çayımızı da içip şehre döndük. Ama, kar ve sis yüzünden sanırım sabaha karşı evlerimize girebilmiştik. Unutulmaz anılar..
Mesut Yılmaz’ın başbakanlığı dönemi. Sivas’ta bir törenden dönerken Kayseri Hava Limanı’nı kullanmıştı. Uçak beklerken, Kayseri Milletvekili İbrahim Yılmaz ve bir gurup iş adamı da hava alına gidip Mesut Yılmaz ile sohbet eder. Başbakan Mesut YIlmaz, İbrahim Yılmaz’a, “Kayseri’de açılacak yahut temeli atılacak bir kamu yatırımı var mı?” diye sorar. O’da, “Yok efendim” der. İş adamları, “Bu konuları Faruk Molu bilir. O’na soralım der” bunun üzerine Faruk Molu’yu, alana çağırırlar. Apar topar gider Başbakan Mesut Yılmaz’a Kayseri projeleri hakkında detaylı bilgiler verir. Yamula barajı gibi o günlerin popüler projelerini hepsini anlatır.
Mesut Yılmaz, gittikten sonra Milletvekili İbrahim Yılmaz yanına gelir. “Yaktın beni Faruk abi. Ben yatırım yok dedim. Sen proje üstüne proje anlattın” der.
Faruk Beyde, “Ne yapayım. Siz çağırdınız, ben anlattım. Anlatmasa mıydım” karşılığını verir.
………..
Faruk Molu’nun hayatı, ilginç, ibret verici ve yol gösteren yüzlerce hikaye ile dolu.
İşte, bugün, böylesine önemli bir değeri toprağa veriyoruz.
Kayseri sanayisine, iş hayatına adını “Altın” harflerle yazdırıp aramızdan ayrılıyor.
Allah rahmet eylesin, ruhu şad olsun.
Saygıyla anılacaktır.
Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun. Böyle bir değerimizi bizlere de duyurduğumuz için, teşekkür eder,sağlık ve afiyetler dilerim.