Âşık Veysel’i anlattığım, “Toprağın Dili”rde; Âşık’la konuşurken, şöyle demiştim; ‘Âşık baba, ben senin gibi Alevi, sen de benim gibi Sünni’sin, değil mi?’ Karşılığı ‘Hay ağzına sağlık, ne güzel ifade ettin’, cümlesi olmuştu. Onun bir şiirinde söylediği;
“Yezit nedir ne Kızılbaş,
Değil miyiz bizler kardeş,
Bizi yakar bizim ateş,
Söndürmektir tek çaresi.”
Bu şiirin devamında çok çarpıcı bir gerçeği dile getirir:
“Şu âlemi yaratan bir,
Odur külli şeye kâdir,
Alevi Sünnilik nedir
Menfaattir farfarası.”
Benim inancım odur ki; Hz. Ali’yi sevmeye dayanan bir Alevilik anlayışına benimseyenler, onun gibi muttaki, hatta kendilerinin ifadeleriyle ‘Veliyullah’ olarak gördükleri bu büyük Mürşidi Kâmilin yolunda Sünnilerden daha duyarlı olmaları gerekir. Maalesef onların çoğunda bunu göremeyiz, ama bakınız, bizim büyük camilerimizin hemen tamamında, taç levha olarak, dört halifeden sora, Hz. Hüseyin ile Hz. Hasan da sergilenir. Hâlbuki diğer halifelerin de çocukları var, ama onların hiçbirisi yer almaz. Bizim bu meseleye bakışımızdaki birleştirici tavrımızın en güzel yansıması budur! Aleviler bunu fark etmeliler!
Ne acıdır ki, Türkiye’de bir kesim, Aleviliği bu anlayışın dışında tutarak, kendilerine güç oluşturma çabasındalar. Cumhurbaşkanının geç kalmış da olsa Alevi Cemevini ziyaretine tepki gösterenleri neyle izah edeceksiniz? İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin geçtiğimiz yıllarda,, Aleviliği ayrı bir din gibi gösteren tanıtım broşürünü görünce, ister istemez, yıllardır Batılıların Aleviliği ayrı bir din gibi gösterme çabasına buradan destek işgüzarlığı gibi geldi bana! Kendilerinde biten Hıristiyanlığın karşısında İslam’ın yükselişinin önünü kesmek için seçtikleri yol bu. Alevi kesim bu tuzağa düşmemelidir. İçimizde birbirimizi eleştirilecek taraflarımızın olmasına rağmen, onları alet olmaktan koruyup kurtaran, İslam’ın kuşatıcı şemsiye görevini yapmasıdır.
Aleviliği İslam dışı görmüyorsak çözümü budur!