Ömer Bin Abdülaziz, Emevî sülalesinden geliyor olmasına rağmen, Emevî cehalet ve taassubunu aşan bir uygulama ile İslam’ın ilk asrındaki çözülmenin önüne geçmiş bir büyük devlet adamıdır. Çünkü o, inançta kindarlığın olamayacağına inanıyordu. Onu, II. Yezid zehirletmiş ve adil uygulamasının devamını fırsat vermemiştir. Ne yapmıştı bu mübarek insan?
Emevilerin, iktidarları döneminde, hutbelerde gelenek haline getirdikleri Hz. Aliye küfür ve hakaretlerini kaldırmıştı. Bugün bütün İslam Dünyasında okunan Arapça metin hutbeler, onun düzenlemesiyle oluşturulmuştu. Kerbela dramının yaralarını sarmak için büyük çaba göstermiş ve Hz. Ali’nin soyuna ait Fedek Arazisini Emevilerin elinden alarak asıl sahiplerine iade etmişti. Emevilerin kendilerine tabi olmadıkları için Mekke ve Medine halkına ve kadınlarının ırzına tecavüze varasıya kadar namussuzca saldırılarda bulunmuşlar ve bunların tedavisi için görevi boyunca geceli gündüzlü çalışmıştır. 2,5 yıl gibi bir süre içerisinde İslam’ın önünü açan, ufkunu belirleyen bir hizmetin öncüsü olmuştu. Böyle bir insan için Şiilerin yaptığına bakar mısınız?
Ömer Bin Abdülaziz’in ve yakınlarının Deyrşarki köyünde bulunan kabrini Suriye rejimine bağlı İran yanlısı Şii milisleri yakıp yıktılar. Mezarları açıp içerisindeki naaşları da götürdüler. Hâlbuki Emevî soyundan gelmesine rağmen, Emevilerin kirli uygulamalarını ortadan kaldıran böylesi bir insanın kabrini abideye dönüştürmeleri gerekirdi. Ne var ki, cehalet dinin yerine geçince ortaya böylesine İslam ve ahlak dışı bir tavır çıkıyor ortaya.
İhanet bedelsiz olur mu? Elbette ki değil. Din cehaletinin bu tür akıl dışı saldırılarda onları ihanete götürdüğünün farkında değildiler. Hele hele, geçmişte kendi soylarına yapılan zulümleri ortadan kaldıran böyle Allah dostu bu Halifeye yapılan saldırının izah edilecek hiçbir tarafı yoktu. Nihayet bunun intikamını almak bizim ordumuza nasip oldu. İdlip’e düzenlenen bir füze saldırısında, bu çirkin tecavüzün emrini veren Suriyeli komutanı General Ramazan Yusuf, beraberindeki subaylar ve askeriyle birlikte vurularak ortadan aldırıldı. Böylece ihanetlerinin bedelini ödemiş oldular.
(Meraklısı için Not: Bu konuda, Mihrabat Yayınlarından çıkan ‘5. Halife Ömer Bin Abdülaziz’ isimli romanıma bakabilirsiniz.)