Pakistanlı düşünür Muhammed İkbal, bir konuşmasında bizim çözülmüş fotoğrafımızı otaya koyar ve “14 Asırda Müslümanlar İslam’ı bu hale getirdi” der. Allah’ın gönderdiği din ile onu yaşadığını sanan Müslümanların çelişkisini anlatmak için bu ifadeden daha güzel ir tespit olamaz!
Hep öğünürüz, ‘Kuran günümüze kadar bozulmamış haliyle geldi’ diye. Kuran bozulmadı ana, onun ifade etiği kuralları bizler bozduk. Evimizde bir süs tablosu gibi kılıfının içerisinde bir köşede asılı durdu, onu açıp ‘Bu kitap bana ne söylüyor?’ diye bakanımız pek olmadı. Hemen her asırda birkaç hükmünü hayatımızdan çıkarmanın açtığı ruhi yarayı çözüp tedavi edecek din adamlarımızı yetiştiremedik.
Bugün 105 İlahiyat Fakültesi var. Bunun 38’i İslami Bilimler Fakültesi. Buralarda yüzlerce akademisyen görev yapıyor. Bunlardan bugün topluma yön verecek kaç insanı çıkarabildik? Bugün önüne gelen dini konularda konuşuyor ve yazıyor, ne konuştuklarını ne yazdıklarını bilenlerin bu hayata katkısı nedir?
Dünyevileşmiş bir toplum içten çürümeye yüz tuttu. Asırlar boyunca din bilgi ve kültünden beslenmeyen insanlar hurafe şemsiyesi altına itildi, böylece birçoğu inandığı gibi yaşamaya değil, yaşadığı gibi inanmaya başladı. Dolayısıyla zaaflarımızı besleyen bir din anlayışı oluşturuldu. Bunda en büyü sorumluluğun bu görevleri üstlenenlerde olduğuna inanıyorum. Bir dönem dini hayatımıza ticari ipotek koyan mevlithanlar vardı. Şimdi aynı istismarı vecdini kaybetmiş dua gösterisine çıkanlar yapıyor. Şov yapar gibi dua ederek toplumu kandırabilirsiniz, ama Allah’ı kandırmak mümkün mü? Bakın, bunca dualarımıza rağmen, hangisi pratik hayatta bize huzurun kapısını açabildi? Bu yara, sadece bizim Müslümanlarımıza has bir problem değil. Dünyanın her tarafındaki İslam ülkeleri aynı sancılarla boğuşuyor. Merhum İkbal, bunun içindir ki, konuşmasında Müslüman olacaklara şu uyarıyı yapmadan da edemiyor:
“Sakın bizim Müslümanlığımıza bakarak dini yargılamayın, Rehberiniz Kuran olsun, Onun ışığında Müslüman olun ve o ışığın aydınlığında İslam’ı yaşayın!”
Taklidi imandan kurtuluşun yolu bu olsa gerek!