Önce sapkınların bayrağını açmış, arkasından da İmam-Hatip okullarına dil uzatmış. Bu yaratığı ciddiye almak gerektiğini düşünmüyorum. Hani bir söz vardır, ‘Meşhur olmak istiyorsan cami duvarına işe’ diye. Hatta bunu şu şekilde de ifade ederler, ‘Eceli gelen köpek cami duvarına işer’ diye.
Tepkide sessiz kalmamak için yazıyorum bunları. Ben İmam-Hatip’te okudum. Okulumu bitirdim, yükseğini de devamında tamamladım ve hayata atıldım. Bir misafir Yabancıya; Amerikalı Katharine Branning’e ülkemi anlatan kitap yazasına vesile oldum. Kitabının önsüzünde açıtan böyle bir çabaya yönelttiğim için bana teşekkür etti. “Bir Çay Daha Lütfen” adıyla defalarca hem İngilizce, hem de Türkçe basılan bu kitap, Amerika’nın bütün üniversitelerinde ve diğer dünyadaki birçok ülkede yazarı tarafından anlatıldı ve Türkiye'nin müstesna kültür ve medeniyetinin seçkin örnekleri hakkında olağanüstü müspet kanaatin oluşmasına vesile oldu. Bu da yetmedi, “Ay Sultan” adıyla Alaeddin Keykubat’ı ve eşi Mahperi Hatunu İngilizce ve Türkçe olarak yazıp anlattığı romanının ilk sayfasını, “Her nefesi şiir olan Üstat Muhsin İlyas Subaşı’na’ diye yazarak bir ithaf metniyle yayınladı.
Dışımızdaki bize böyle bakıyor, içimizdeki sapkınlar ise aşağılamak için ne lazımsa onun edepsizliğinden geri durmuyor. Bunun affedilir tarafı olabilir mi?
Bunlar, bir İmam-Hatip Okulu mezunu olarak sadece benim ülkeme katkımın birer örneğidir. İmam-Hatip kökenli olup da benim yaptığımdan çok daha fazlasını yapanlar kuşkusuz vardır. Bize düşmanlık duyan bir kindar kesimin ülkemize katkısı nedir acaba? Soymak, çalmak, aşağılamaktan başka bir marifetleri var mıdır?
Adındaki "Gül"ün İslam Peygamberri'nin remzi olduğunu bilmeyecek kadar cahil bir kadının sözünü aslında pek de ciddie almak gerekmezdi. O bir dava inancı taşıyorsa, önce adını değiştirmelidir.