Yeni romanım “Öncü Neslin Dramı”nı bitirdim. Yayınevi neşretme kararını aldı. Umarım gecikmeden okuyucusuyla buluşur. Orada, bir olaydan bahsettim:
“Lise öğrenimini İmam-Hatip’te yapmış bir matematik öğretmeni, eşinden boşanıyor. Boşanma gerekçesi ise, geçmiş yıllarda sosyal demokrat kesimin kadınlarının “Şeriata Karşı Kadın Yürüyüşü” adıyla yaptıkları bir gösteriye katılması. Öğretmenin gerekçesi haklı, bu haklılığı ayrıldığı eşi de kabul ediyor. Bu meseleyi komşusuyla konuşurken, üstelik tahsil görmemiş ev hanımı komşunun söylediği önemli bir tespiti var:
“Bak kızım, yuva, tarafların ortak noktalarını çoğaltarak mutluğa taşınır. Siz Fazıl Bey’le evlenirken onun İmam-Hatip kökenli olduğunu herhalde biliyordunuz, değil mi?”
“Evet biliyordum.”
“O zaman, ona göre davranacaktın. Biz, erkek egemen bir toplumuz. Bana göre doğru olanı da budur. Kadınlar duygusaldır, bak mesela, ileride kocanla problem yaşayacağını düşünmeden arkadaşlarını kıramadın ve böyle çirkin bir yürüyüşün içinde yer aldın. Niye çirkin diyorum; çünkü ’Şeriata karşı kadın’ demek, ‘İslam’a karşı kadın’ demektir. Şeriat, ‘İslam’ın bir diğer adıdır. Sanırım duymuşsundur; Diyanet İşleri Başkanlığı da böyle bir açıklama yaptı. Hatta buraya katılacak birçok sol örgüt ve parti liderleri de bunu onaylamadı ve çekildiler. Mesela Bülent Bey, bu yürüyüşe katılmadı. Şimdi böyle bir ortamda bunu ‘kadın hakları’ kılıfına sokarsanız, o mızrak bu çuvala sığmaz. Böylece de olan senin gibi iyi niyetine kurban gidenlere olur. Doğrusu çok üzüldüm.”
Mersinde de kendilerine ana muhalefete mensup partinin temsilcileri olarak ifade eden bir grup kadın; Türk kadınının geleneksel örtüsü olan çarşafı yere atarak üzerinde tepindiler. Ne kadar çirkin bir şey bu! Böyle yapmakla kadının onurundan öte, onun bağlandığı değerleri de ayaklarınızın altına almış olmuyor musunuz? Sokakta bakıyorsunuz, bu eğilimi temsil eden kadınların birçoğu abuk sabuk davranışta bulunup ve söz söylüyorlar.
Kadının düşüncesini ifade etme hakkı vardır elbette. Buna kimsenin diyeceği bir şey de yoktur. Ancak, bunu başkasınınkini rencide edecek şekilde kullanması ahlaki değildir!
Bunlar kadınların yaratılışından getirdiği, ancak kontrole alınmazsa böyle belalara yol açan duygusallığının sonucudur. Bizim kadınımız irfan ve merhamet sahibidir. Bu üstün meziyetinin farkına varamayanların hem kendilerine, hem de toplumun ortak değerlerine açtığı yara kolay kolay tamir edilmemektedir. Bazı siyasetçiler ve ideolojik kesim bunu kullanır, ancak ortaya çıkan problemlere de, dağılan bu yuvada olduğu gibi çözüm bulamaz. Olan kadınımıza oluyor. Ben bunu, bazı kadınlarda duygusallıklarının cehaletleriyle birleşmesi sonucu orta acıktığı kanaatindeyim. Keşke zaman bunu tedavi edebilse!