Bir Gün, yaşlı bir zatla konuşurken, adam durdu yüzüme baktı, belli ki birşeyler söyleyecek ama bir kararsızlık içindeydi. Bu bakışı, halinden seziliyordu. Sonra edemedi sordu:
“Muhsin Hocam, ayıp olmazsa sana bir şey soracağım, bana kıza rmısın bilmiyorum?”
“Hayırdır Hacı Baba, düşünmekten korkmadığını söylemekten de korkma, nedir soracağın şey? İnsanız ama önümüzde bir iman rehberi var biliyorsun, O korkuların ilacıdır. İstediğini sorabilirsin.”
“Sana bakıyorum, senin kitaplarına bakıyorum, ikinizi birbirinizle uyuşturamıyorum. O kitapların yazarı, gururu yok, kibri yok, bizim aramızda, bizim gibi birisi nasıl oluyor? Diye merak ediyorum. Sonra kendi kendime, acaba bu kitapları başkaları yazıyor da senin isminle mi yayınlanıyor? Sormak istediğim bu.”
“Hacı Baba, Allah hayrını versin. Aslında iyi düşünmüşsün, ancak, benim önümdeki rehberim, benim içimdeki kibir putumu önce kırdı, sonra onu kıran kılıcı kaleme dönüştürdü ve onu da elime verdi. İnanan insan kibirli olmaz, olamaz. Gurur bir hastalıktır. Bunu makamıyla ve servetiyle taşıyanların geçmişte yaşadıklarını bugün toprak kendileriyle birlikte koynuna aldı ve gittiler. Yüce Yaratıcımızın Peygamberlik gibi bir vasfı verdiği İnsanın yaşantısı ortadadır. Hz. Resul yaşayan bir Kuran’dı. Onda kibir yoktu,. Serveti de olmadı. Ama rehberliği, uyandırıcılığı asırlardır devam ediyor. Ders alacaksak, mevki ve makamımızın gücünden, servetimizin gücünden değil, Ondan ders almalıyız. Namazlarımızda sürekli okuduğumuz bir Nas suresi var, onun anlamını bir düşünebilsek, o anlamın etkisini nefsimize bir iman örsü gibi indirebilsek, her şeyimizi hallederiz. Ben, gecelerimi düşünce mahşeriyle boğuşarak geçiririm. Bunun sonucu bu kitaplar oluşuyor. Onları ben yazıyorum, kanayan ruhumun sesidir onlar. Hiç endişe etmeyiz. İyi bir insan içindeki puttan kurtulan insandır. Siz çiftçiydiniz, ekin tarlalarında dolu başakların hiç dik durduğunu gördün mü? Rabbimiz dersimizi çevremizde bize veriyor ama biz onun farkında değiliz.”
Adam, kalktı yaşlı gözleriyle boynuma sarıldı. ‘İyi ki meramımı açtım sana Hocam’ diyerek camiye girdi.
Bir gün bir başkası inancımdan dolayı beni aşağılamaya kalktı. Ona da şu cevabı verdim:
Onurum ekmeğimdir, tüm cihana değişmem,
Sessiz yalnızlığımı kirli şana değişmem.
Bende sönen umutlar sende ufuklar açsa,
Dökülen bir gülümü, bin goncana değişmem...
Benim gönül ipimde her gün biri gezinmez,
Yalnızlığı zevk eder pis dünyana değişmem.
Huzur olsun yeter ki, toprak damlı odamda,
O küçücük yuvamı cam villana değişmem...
Yokluğa teyellenmiş bir canı taşırım da,
Soğanla ekmeğimi tok sofrana değişmem.
Kendi iç iklimime şükürle razıyım ben,
Bir secdelik dünyamı coğrafyana değişmem!...
Ruhun engin ufkuna öyle bağlı kaldım ki,
Aydınlık şu ufkumu tüm cihana değişmem!..