İtalyan Gabriel Mandel Khan 1981 yılında Türkiye’ye gelir ve ondan sonra bu ülkeye tutkusu onu öyle etkiler ki, her yıl iki ayını geçirerek, 10 bin km. yol kat eder ve ülkemizi başkan aşağı gezer. Bu geziden sonraki kanaati ise şudur:
“Türklerin misafirperverlikleri en geniş anlamı ile kendini gösterir. Şüphesiz, bir Türk, aklı, isteği ve kısıtlı olanakları ile hayran olunacak biçimde kendini ve diğerlerini sıkıntıdan kurtarır. Eski demir artıklarını kullanarak hangi parçayı yapmadılar ki! Şimdi anlıyorum geçmiş yüzyılda yolculuk yapan seyyahların hayranlığını. Doğal olarak bu hayranlık, pitoresk yaşama, ancak daha da fazla Türkiye’deki hayatın insani kalitesine olmuştur.”
Bizi bu güzelliğe taşıyan o özelliğimiz bugün de devam ediyordur umarım. Ancak, günümüzün insanı 1981’in insanı değildir. O Gün doğanlar, bugün 40 yaşın üzerindedir. Ne var ki, bu yaşın olgunluk ve entelektüel kalitesini henüz oluşturamadık. Küçük çıkarlar için birbirinin cebine elini sokan bir doyumsuzluk içindeyiz. Dünya maddi krizle boğuşurken Türkiye bunun dışında kalamazdı elbette. Bunu dikkate almayan aç gözlüler şimdi stokçuluk peşine düştüler ve insanımızın cebine merhametsizce saldırmaktadırlar.
Sabah siftahını yapan esnafın ikinci müşteriyi komşusuna gönderdiği erdemli tavırdan, şimdi biri birinden müşteri çalabilmek için kapılarının önüne çığırtan koyan esnafla boğuşuyoruz.
Mandel bugün karşıma gelse de sorsam; “O inşan kalitesi bu gün nerede?” diye