Çanakkale savaşlarının görünmeyen değil, gösterilmeyen bir üstün kumandanı vardır: Cevap Paşa!
Düşman 400 gemiyle gelip boğazı adeta işgal etmişti. İngilizlerin komutanı Devlet Başkanları Çörçil’e akşama İstanbul’dayız diye telgraf çekmişti. O kadar kendilerine güvenleri vardı. Balkan Savaşlarında büyük kayıplar vermiş ve adeta çökertilmiş kabul ettikleri bir devleti yağmalama ihtirasları onları buraya sürüklemişti. Bu kadar gemi ile savaşacak gücünün Osmanlı’da kalmadığını düşünüyorlardı.
Abdülhamit’in dehasına bakınız ki, yıllar öncesinde bu işgalin olabileceğini düşünerek Tabyaları inşa ettirmiş ve boğazı adeta güvenlik çemberiyle çevrelemişti. Ancak, düşmanın derdi tabylalarda değildi, onlar gemilerini İstanbul’a demirleterek imparatorluğu yıkma derdindeydiler. Savaşın ana merhalesi gemilerle İstanbul’un işgaliydi. Bu kadar gemiyle Osmanlı baş edebilir miydi?
Edemez gibi görünüyordu, ama etti işte. Birincisi Yüce Allah’ın bu millete bir lütfu olarak düşmanı o gece adeta sağır ve kör etmesi, ikincisi Müstahkem Cephe Komutanı Cevap Paşa denilen o isimsiz dehanın uyguladığı stratejidir: Nusret Mayın Gemisi, gecenin geç saatlerinde gizlice Boğaza mayınlarını döşemeseydi İngilizler için hüsran olan bu mağlubiyet gerçekleşmeyecek ve İstanbul düşecekti. Düşmanı ilk hamlesinde, sayısız ve devasa gemilerini boğazın sularına gömen bir iradeydi bu!
Türkiye’de tarihi kirleten zihniyetin gizlediği gerçek budur! Bu millet şehidine yanar, ama Cevap Paşayla da gurur duymalıdır. Onun dışındaki bütün cephe komutanları muhterem ve mübarektir. Bu savaşı, yok saymaya çabaladıkları Osmanlı Devleti’nin kazandığını da unutmamalıyız. Çünkü o devlet bizim yüz akımızdır!
Bizim insanımız, kendisine zorla okutulan tarihe değil, gerçek tarihe bakmayı öğrendikleri gün, bir başka iç savaşı da kazanmış olacaktır! Çünkü bu savaş yüz yıldır devam ediyor!